Günümüzde birçok insan, sürdürülebilir yaşam tarzlarına yöneliyor. Bu trendin öncülerinden biri olan Özgür Demirtaş, evinin bahçesindeki eski odunluğunu, doğanın sunduğu malzemelerle yaratıcı eserler ürettiği bir atölyeye dönüştürdü. Doğadan ilham alarak yarattığı eserler, hem görsel hem de işlevsel özellikleriyle dikkat çekiyor. İşte, doğayı nasıl sanatına dönüştürdüğüne dair ilham verici hikayesi.
Özgür, her proje öncesinde kırsalda yaptığı yürüyüşlerde topladığı malzemelere göz atan bir sanatçı. Odun, taş, yaprak gibi doğadan ilham alarak oluşturduğu eserleri, sadece estetik olarak değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik açısından da büyük bir değer taşıyor. “Doğa, en iyi sanat öğretmenim,” diyor Özgür; doğanın sunduğu malzemelerin sınırsız olanaklar sunduğunu belirtiyor. Bulduğu her parça, onun için bir eser yaratma fırsatı anlamına geliyor.
"Evimdeki odunluğu boş bir alan olarak görmek yerine, yaratıcı potansiyelimdeki bir atölyeye dönüştürdüm," diyor. Ardından, harabe gibi görünen odunluğuna el attı. İlk olarak, kullanamadığı eski odun parçalarını değerlendirerek küçük aksesuarlar yapmaya başladı. Dışarıdan sıklıkla gelen misafirleri için eğlenceli atölye günleri düzenleyerek birçok kişiyi doğanın güzellikleriyle tanıştırdı.
Özgür, doğayı kullanarak yaptığı tasarım süreçlerine büyük bir titizlikle yaklaşmakta. Her malzeme, kullanım amacına uygun şekilde özenle seçiliyor. Tahtalar, eski dallar, taşlar veya kurumuş bitkiler gibi malzemeler, belirli bir estetik anlayışla bir araya getiriliyor. Bu süreç, sadece bir sonraki büyük projeyi tasarlamakla kalmıyor, aynı zamanda doğanın sunduğu güzelliklere hayran kalma imkanı da sunuyor. Buğday, arpa gibi bitkilerden elde edilen doğal lifler, ayrıca onun tasarımlarında sıkça kullandığı malzemeler arasında yer alıyor.
Atölyesinin en göz alıcı ürünlerinden biri, doğal ahşap ve taş kullanılarak üretilen aydınlatma armatürleri. "Her bir parça, kendi hikayesini taşıyor," diyen Özgür, sanatının arkasındaki düşünsel süreci de paylaşıyor. Hikayeleri ve tasarladığı ürünler, doğayı kutlayarak sürdürülebilir bir yaşam tarzını vurguluyor. Ayrıca, satış noktalarını sosyal medya platformlarıyla oluşturarak eserlerini daha geniş kitlelere ulaştırmayı başardı.
Bir yandan kendi koleksiyonunu büyüten Özgür, diğer yandan yeni yeteneklerin yetişmesine de katkıda bulunuyor. Doğada malzeme toplama ve bunları sanata dönüştürme atölyeleri düzenleyerek birçok katılımcı ile buluşuyor. Bu atölyelerde çevre bilinci aşılamayı hedefliyor. Özgür, katılımcılara kendi eserlerini yaratmaları için ilham veriyor ve onlara doğamızın sunduğu güzellikleri daha yakından tanıma fırsatı sunuyor.
Özgür’ün hikayesi, birçok insana ilham verirken yerel toplulukta da büyük bir etki yaratıyor. Ona olan ilgi; sosyal medya üzerinden binlerce takipçiye ulaşması ile büyüyerek devam ediyor. “İnsanların doğaya olan sevgisini artırabilmek, benim için en önemli hedeflerden biri,” diyor.
Son sözlerinde ise, "Doğa ile birlikte çalışmak, onun şartlarına uyum sağlamak ve arınmak çok değerli. Her şey bir gün bitebilir, ama doğanın sunduğu hiçbir şey kaybolmaz," diyerek sürdürülebilirlik ve doğa sevgisinin önemini vurguluyor.
Özgür'ün hikayesi, özverili çalışma, yaratıcılık ve doğa sevgisi ile birleştiğinde, birçok insana ilham veriyor. Evinin odunluğundan çıkan bu muazzam dönüşüm, aslında herkesin içinde yatan yaratıcılığı ortaya çıkarıyor ve doğanın bir parçası olmanın verdiği mutluluğu artırıyor. Özgür, çevresindekilere doğayı nasıl kullanabileceklerine dair ilham veren bir figür haline geldi. "Her gün yeni bir şeyler öğreniyorum," diyerek, sanatını ve doğayı bir arada anmayı sürdürüyor. Yarattığı eserler, hem kişisel hem de toplumsal açıdan insanları yönlendiren güçlü bir araç olmaya devam ediyor.